GEZİRUANDAÜLKE

RUANDA

Dian Fossey’in yaşam öyküsünü çeşitli zamanlarda bir kaç kez okumuş,verdiği mücadeleyi de takip etmiştim.Yıllar içerisinde Afrika’nın bir çok ülkesini ziyaret ettim.Gezdiğim ülkelerde gözlemlediğim,Afrika da “ beyaz adam” ( muzungu) olmanın ,hiçbir şey yapmasan veya sadece yardım amaçlı çalışsan bile oldukça zor olduğuydu.

Yüz yıllar boyunca beyazlar tarafından sömürülmüş, köleleştirilmiş, mal gibi alınıp, satılmış. Ülkelerindeki tüm zenginlikleri yağmalanmış, tarımı, doğal yaşamı, madenleri çalınmış,tahrip edilmiş, ırk ve din savaşlarına sürüklenip, asla güçlenmemeleri, birlik olmamaları hedeflenmiş, kısacası emperyalizmin yüz yıllar boyunca tek kale maç yaptığı,oyunun kurallarını kendi istedikleri gibi değiştirdikleri acı dolu bir kıta olmuş.

Bu gün tüm Afrika ülkeleri yoksulluk,açlık,susuzluk ve hastalıkla mücadele ediyor. Yine beyaz adam elindekini avucundakini almaya çalışıyor. Bir farkla,bu sefer oyuna Avrupalı Emperyalistlerden,sömürgecilerden farklı,yeni,güçlü bir aktör daha girmiş o da Çin. Çin, Afrika’yı hızla istila ediyor ve Afrika kıtası bunun farkına varamıyor,varanlar da seslerini çıkartmıyor. Yol yapıyor,bina yapıyor,karşılığında tarım arazileri alıyor,madenler alıyor,denizlerini,balıklarını alıyor. Varmak istediği yeri görmek zor değil sanırım.

Yaşam derme,çatma kulübelerde veya evlerde sürüyor.Evlerin %90’nında  kanalizasyon, şehir suyu, gaz yok. Elektrikten şehir,kasaba merkezleri dışında yararlanılamıyor. Modern hayatın nimetlerinden sadece ( kısmen) Bazı ülkelerin  başkentlerinde yararlanılabiliyor. Sokaklar seyyar satıcılardan yürünemeyecek kadar kalabalık,tüm yiyecekler sokakta pişiriliyor ve satılıyor. Toz,toprak,çöp almış başını gidiyor.

Ulaşım,su ve eğitim tüm Afrika kıtasının temel sorunları. Ana yollar kötü, sokak araları ve köy yolları daha da kötü. Nüfus her ülkede büyük bir hızla artıyor. Ruanda da yıllık nüfus artışı %3, Uganda da % 3,5 . Bu da beraberinde beslenme,eğitim ve sağlık gibi ana konularda sorunları getiriyor. Çocuk ölümleri dünya ortalamasının çok üzerinde seyrediyor.

Ruanda yolculuğuna bu bilgiler dağarcığımda olarak karar verdim. Çok yakın tarihimizde büyük acılar yaşamış ve hala o günlerle anılan bir ülke olarak kafamda soru işaretleri vardı. Ancak Virunga  dağ Gorillerini ziyaret etme isteğim daha ağır basıyordu. Bölgeyi araştırmaya,okumaya başladım, aynı günlerde Kigalide bir arkadaşımın ailesini tanıdığı genç bir çiftin yaşadığını öğrendim ve onlarla iletişim kurdum. Selen ve eşi uzun süredir Kigalide yaşayıp,orada işlerini kurmuşlardı. Afrikanın en güvenli ve en gelişmiş ülkesi Ruandadır,hiç çekinmeden gelin dedi. Bu bilgi üzerine kararımı kesinleştirdim ve yol hazırlıklarına başladık.

 

Ruanda, yazımın başında tanımladığım pek çok Afrika ülkesinden çok farklı. Çevreye duyarlı,temiz,düzenli,yolları yapılmış,insanları mutlu. Elinizde naylon torbayla ülkeye giremiyorsunuz,alıyorlar,yerine kağıt torba veriyorlar. Çarşı,pazarda da bir şey alırsanız kağıt torbalara koyuyorlar. Neredeyse evinizin dışında hiçbir yerde sigara içilmiyor. Sokaklarda seyyar satıcılar dolaşmıyor,tezgah açamıyor. Caddeler çizili,bütün yol kenarları çiçek veya dekoratif bitkiler ekili. Ülkede eğitim üst seviyede. Her öğrenci Fransızca ve İngilizce öğrenmek zorunda. Etnik kimlikle kendini tanımlamak ortadan kaldırılmış,sorulduğunda tüm vatandaşlar” Ruandalıyım “ diyor.

Ruanda bir orta Afrika ülkesi. Kuzeyde  Uganda,Batıda Demokratik Kongo Cumhuriyeti,Güneyde Burundi, doğuda da Tanzanya ile komşu. Toprakları 26.500 km2.Nüfusu ise 11.920.000. kişi ( 2016 sayımına göre) Ülke dağlık ve yaylalık bir coğrafyaya sahip, Kivu gölü civarındaki yükseklikler 1.500 mt.dolayındayken, Virunga Dağlarında 4.500 mt ye kadar çıkıyor.

İklim Afrika’nın pek çok ülkesine nazaran ılıman. Temmuz-Eylül arası ve Ocak ayı ise kurak dönem oluyor. Ruandaya seyahat planlayacakların bu ayları tercih etmeleri daha uygundur. Yağmur mevsimlerinin bir kaç önemli sonucu var. Bunların başında ılıman bir iklimde olunması nedeniyle yağmurla birlikte nemde çok yükselmekte, yağmurluk,panço vb.giyecekler hem bunaltıcı oluyor,hem de eşyaların korunmasını zorlaştırıyor.Bir diğer olumsuzluk, sivri sinekler daha aktif hale geliyor,korunmak için ilave tedbirler alınması gerekiyor.Son olarak da yağmur, safarileri zorlaştırıyor,hayvanları izleme , görme ve fotoğraflama oranını düşürüyor.

Ruanda’nın batısındaki Virunga dağları,volkanik dağlardır ve sekiz büyük volkanik dağdan oluşur. Bunlardan iki tanesi halen aktiftir ( Nyamuragira ve Nyiragongo dağları) o civarlarda gece lavlar gözlemlenebilmektedir.Ruanda tüm Afrikada “ bin tepeli ülke” diye tanımlanır.

Ruanda da okuma yazma oranı ( 2010 verilerine göre ve 15 yaş üzeri)) % 72 bu oranda kadın/erkek dağılımı hemen hemen eşittir.Halkın % 56 sı Katolik,%26 sı protestan,%11 Adventist,%5 i Müslüman,kalanları ise yerel dinlere inanmaktadır. Din özgürlüğüne saygılı olup,resmi bir din tanımlanmamıştır. Ancak dini temel alan siyasi örgütlenmeler yasaktır.

Virunga dağlarında Goril ziyaretleri, sınırları içerisinde kaldığı üç ülkeden yapılabiliyor. Bunlardan birisi Ruanda, diğerleri Uganda ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti. Ben bütün planlarımı Ruanda üzerine yapmıştım,Demokratik Kongo Cumhuriyetinden Virunga dağlarına gitmek pek güvenli değildi,o nedenle bu seçeneği elemiştim. Goril ziyareti ve diğer milli parkları sindire sindire gezmek ve fotoğraf çekebilmek için sadece Ruanda üzerine yoğunlaşmıştım. Ancak Ruanda Virunga Milli Parkına giriş ücretlerini ani bir kararla 750 USD’den 1.500 USD’na yükseltince ben de planları değiştirdim. İki gün Ruanda’ya 6 gün Ugandaya ayırdım. Virunga Dağlarına Ugandadan girip,Goril ziyareti yapmak, 600 USD dı,,Bunun dışında “ Golden Monkey Tracking,Queen Elizabeth National Park, Kazinga Kanalı Turu,Bataklık Yürüyüşü ve Chimpanzee Tracking” de eklememize rağmen Ruanda Goril Tracking tutarından daha az bir harcama yapmıştık.

THY’nın her gün saat 18.35 de ( Ruanda)  Kigaliye direk uçuşu var.Aynı uçak Kigaliden Entebbe’ye devam ediyor, oradan da İstanbul’a dönüyor. Biz gidiş uçak biletimizi  Kigali’ye, dönüş biletimizi de Entebbe’den ( Uganda) İstanbul’a aldık. Entebbeden kalkış sabaha karşı

saat 03.45  de.Kigaliye gidiş 6 saat 30 dk, Entebbe’den İstanbul’a varış ise 8 saat 15 dk.sürüyor.

Ruanda 2018 yılında ülkesini ziyarete gelen Turistlere Vizeyi kaldırdı.  ( Türk vatandaşları dahil)  Ancak Uganda’ya geçilecekse ya sadece Uganda vizesine müracaat etmek gerekiyor,ya da D.Kongo Cumhuriyetini de kapsayan Doğu Afrika Vizesini almak gerekiyor. Aşı zorunlu değil,ancak sıtma için tedbir almak gerekiyor.

Biz yolculuğumuzu Kampala-Uganda da bulunan “ Africa Tours Adventure Ltd.” şirketiyle yazışarak oluşturduk. İsteklerimize  göre bir tur hazırladılar.  Kigali de havaalanında Rehberimiz ve aynı zamanda şöförümüz bizleri karşıladı,otelimize bıraktı. O gün Kigali ve çevresini gezdik,ertesi gün Kivu gölüne,kahve üretim çiftliklerine gittik,ardından Ugandaya geçip, turumuza orada devam ettik.

 

RUANDANIN ETNİK YAPISI VE TARİHİNE BAKIŞ

Ruanda’nın ilk bilinen yerlileri Twa’lar dır.( bazı kaynaklara göre Two’lar) ki bunlar Pigmelerdi.Daha sonra Afrika’nın tüm bölgelerinden göçüp,tarım yapılacak topraklar arayan kendi dilleri ve kültürleri olan çiftçi aileleri yerleşip,kalabalık bir nüfus oluşturuyorlar,bunlara da Hutu deniyor. Hutular azınlık olan Pigmelerin yaşam alanlarını da istila ediyor ve onları ormanda yaşamaya mecbur bırakıyor. XI-XIII. Yüzyıl arasında Sudan ve Etiyopya civarlarından geldikleri düşünülen, ağırlıklı olarak hayvancılıkla uğraşan Masai kabilesi üyelerini andıran zayıf ve uzun boylu başka bir kavim daha bu topraklara yerleşiyor.Bunlara da Tutsi deniyor.

Bu toplum 1884 yılına kadar kendi,kendine barış içerisinde yaşıyor. Köle ticaretinin en hızlı olduğu zamanlarda bile hiç köle edilemiyorlar,teşebbüs edenler püskürtülüyor. Ancak modern ve adaletli batı ülkeleri 1884 Berlin konferansında bir karar alıyor,o kararla iki ülke birleştiriliyor ve Ruanda-Brundi olarak Almanyanın himayesine veriliyor.

Almanlar bu ülkelere hiç ilgi göstermiyorlar.Hayal ettikleri doğal zenginliklerinin-madenlerin  olmadığı kanaatine varıyorlar. Diğer taraftan I.dünya savaşından da  yenilgiyle çıkınca Ruanda-Brundi  yi Belçikaya devrediyorlar.

Belçika Tutsileri daha batılı ve daha eğitimli buluyor,devlet memurluklarına,orduya onları tayin ediyor. Daha çok eğitim almalarını teşvik ediyor,Avrupada ki okullarda okumalarını sağlıyor. Halkı bir çok şekilde ayrıştırıyor. Nüfus kağıtlarına hangi kabileden olduklarının yazılmasını şart koşuyor. Hutular arasında eğitimli olanlar,zenginleşenler Tutsiliğe geçiriliyor. Tutsilerden yoksullaşanlar ise Hutu yapılıyor. Toplum her geçen gün daha da geriliyor,düşmanlıklar başlıyor.

Ruanda yazımız için tıklayınız.

Kigali yazımız için tıklayınız.

Ruanda Soykırım yazımız için tıklayınız.

Kivu Gölü yazımız için tıklayınız

Dian Fossey yazımız için tıklayınız.

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu