PATAN ŞEHRİ
Patan
Patan, Katmandu vadisindeki üç kentin en büyüğüdür. Sanatsal geçmişi ile bilinen üç şehrin en iyisidir. Muhtemelen de dünyadaki en eski Budist Şehir’den biridir. Kent, Bagmati Nehri’nin karşısındaki bir platoda yer almaktadır.
Katmandunun içerisinde biraz yol aldıktan sonra arabamızdan indik ve yürümeye başladık. Rehberimiz sokak aralarındaki küçük tapınakları da gösteriyor ve uzun uzun hikayelerini anlatıyor. Meraklı, bilgili bir adam. Sokak aralarında gördüklerimiz bize ilginç geliyor, hatta bazılarına şaşırıyoruz. Kasap, tavukçu ve balıkçıları geçiyoruz. İçlerinde en ilginç olanı balıkçılar. Bir platformun üzerine bağdaş kurmuş oturuyorlar. Tezgahın en önüne balıklar yerleştirilmiş, balıklarla kendisi arasında sabit bir bıçak var. Müşteri istediği balığı seçiyor, balıkçıya veriyor. Balıkçı balığı o sabit bıçağa evirip, çevirip vurarak pullarını ve içini ayıklıyor. Hayretle seyrediyorum.
Başka bir dikkat çeken şey, sokakta pişirilen yiyecekler. Bunların en başında İzmirin “pişi” si gibi hamurun yağda kızartılmışı şeklinde bir yiyecek. Sabahları çok rağbet görüyor, insanlar almak için kuyrukta bekliyor. Kahvaltılarını bununla yapıyorlar. Yağın ne kadar zamanda bir değiştirildiğini, tavanın hiç yıkanıp, yıkanmadığını tahmin etmek zor.
Tavuklar, ve etler alıştığımız düzende olduğu gibi cam dolaplarda veya poşetler içerisinde soğutucularda değiller. Eski yıllarda bizde de olduğu gibi açık hava kasapları bu işleri yapıyorlar.
Biraz daha ilerleyince akşam ve sabah ritüellerinde kullanılan malzemeleri satan bir dükkana rastlıyoruz. İçeride şamdan yağları, tütsüler, mumlar, çanlar, düdükler, yak ineği kuyrukları ve pek çok malzeme var. Durup ilgiyle izliyoruz.
Bir kaç dar sokağı daha geçtikten sonra Patan ( Lalitpur) meydanına çıkıyoruz. ( Patan Durbar Sq)
Meydan bir tarih sahnesi gibi, sağda küçük bir Temple, solunda Krishna’nın üç katlı bir tapınağı, onun karşısında, köşede Hanuman ve Ganesh‘in heykelleri duruyor. Meydanın içerisine doğru uzanan bir çok tarihi bina ve ibadethanenin çatıları, duvarları gözüküyor. Sabah trafiği yeni, yeni başlıyor, motorsikletliler ,tuk-tuklar, bisikletler ve arabalar gittikçe artıyor, onlar arttıkça korna sesleri de artıyor. Meydanı dikkatlice inceliyoruz, rehberimiz sol tarafta, Patan şehrini daha panoramik görebileceğimizi söylediği başka bir binanı terasını işaret ediyor. Gerçekten biraz yüksekte olmak bile meydana daha çok hakim olmamızı sağlıyor.
Patan şehri görüntüsü
Rehberin Patan şehri hakkında anlattıklarını, gördüklerimi ve okuduk-larımı kısaca anlatmak isterim. Patan’ın diğer bir adı da Lalitpur‘dur. Şehrin, dört köşesi, 4 Stupa ile çevrilidir. Bu stupaların ünlü İmparator Ashoka tarafından yaptırıldığı söylenir. Patan şehrinin gurur duyduğu en zarif mimari hazinelerden biridir. 2015 depreminde hasar görmesine rağmen Patan’ın güzelliğinden ve tarihi geçmişinden etkilenmemek mümkün değildir. Bronz geçitleri, koruyucu tanrıları, harika ahşap oymaları olan Hindu tapınakları ve Budist anıtları ile doludur. Yerli ve yabancı pek çok ziyaretçi bu şehri görmek ve hissetmek için gelirler. Patan Durbar meydanı en ünlü ziyaret merkezlerinden biridir. Meydan, enfes ahşap oymalarıyla dikkat çeken antik yerler ve tapınaklarla doludur.
Eski kraliyet sarayı kompleksi, Patan’ın dini ve sosyal yaşamının merkezi ve bir dizi bronz heykel ve dini nesne içeren bir müzeye ( Patan Müzesi) ev sahipliği yapıyor. Meydanda, merkezde Mul Chowk, Sundari Chowk ve Keshav Narayan Chowk diye adlandırılan üç avlu var. Sundari Chowk, merkezinde taş mimarisinin şaheseri olan Tushahity adındaki Kraliyet hamamına sahip.
Chayasim Hyasim Yasim Deval Krishna Tapınağı
Patan Durbar Meydanı’nın girişinde hemen solda 3 katlı iki basamakla çıkılan 8 köşeli bir tapınak olan Chyasim Deval Krishna Tapınağı hayran olacağınız ilk yapı . Sağda ise Hanuman ile Ganesh’in heykeleri sanki Patan şehrini korumak için orada duruyor.
Chyasim Deval Krishna Tapınağı 17. Yy da inşa edilmiş olup, Patan saray yerleşkesinin girişinde çarpıcı bir yapı olarak duruyor. Nepal de bulunan 21 tapınak arasında tamamen taştan yapılmış olan tek tapınak buymuş. Rehberimiz tapınağın üzerine Eski Hindu destanları olan ( kitabını bile bizim anlamamızın hayli zor olduğu ) Ramayana ve Mahabharata destan-larından önemli sahnelerin işlenmiş olduğunu söylüyor. Oradan ayrılıyo-ruz, az ilerde ki Patan müzesine doğru yöneliyoruz.
Patan Müzesi
Durbar meydanındaki iki katlı bu müze, bronz heykeller ve dini nesneler üzerine uzmanlaşmış, Asya’daki en iyi müzelerden biri olarak kabul ediliyor. Bu müzenin oluşturulması ve finansmanı Avusturya hükümetinin desteğiyle olmuş.
Müzedeki eserler, dik ve dar merdivenlerle birbirine bağlanmış bir dizi tuğla ve ahşap odalarda sergileniyor. Katmandu vadisi ve etrafındaki tapınaklarda bulunan tanrıların bir çoğunun isimlerini bilmemizi, tanımamızı ve hayalimizde canlandırmamızı sağlayacak yüzlerce heykelin, oymanın ve adak objesinin her biri hakkında üzerlerinde bilgi etiketleri bulunuyor.
Repoussé sanatı ( kakma, kabartma sanatı) ve ‘kayıp mum‘ döküm yöntemi de dahil olmak üzere, bu harika objeleri yaratmada kullanılan tekniklerle ilgili ilginç görüntüler de var. En üst kat ise, 19. yüzyılın sonlarında Patan’ın büyüleyici fotoğraflarına ev sahipliği yapıyor.
Repousse tekniği için tıklayınız
Kayıp mum tekniği için tıklayınız
Müzede, içeride sergilenen bazı eserlerin kopyalarını bulup, alabileceğiniz bir de mağaza var. Müzenin öne çıkan özelliklerini ve yenilenmesinin hikayesini incelemek için www.asianart.com/patan-museum adresini ziyaret edebilirsiniz. Not.Müze içerisinde fotoğraf çekilmesine izin veriliyor.
Sundari Chowk
Mul Chowk’un güneyinde, Tusha Hiti olarak bilinen bölgede mükemmel bir şekilde oyularak yapılmış batık su deposunun etrafında düzenlenmiş olan küçük Sundari Chowk var. 1647 yılında inşa edilmiş, yenilenmiş su depo-sunda Tantrik tanrıları gösteren 72 tane oyularak yapılmış taş plaka var. Su deposu kral tarafından ritüellerin yerine getirilmesi için kullanılmış.
Sundari Chowk dan dışarı doğru çıkarken karşınıza yenilenmiş ve bir zamanlar sarayın ana su kaynağı olan Bhandarkhal su deposu gelecek. Bu depo da büyüleyici bir meditasyon köşküne sahip.
Mul Chowk
Meydanın ortasında, küçük, yaldızlı, merkezi Bidyapith Tapınağı, hayvanları kurban etmek için kullanılan tahta bir direğin yanında bulunuyor.
Meydanın güney tarafında, Nehir tanrıçası Ganga ve timsah Jamuna’nın heykelleri var. Ayrıca 1600 lü yıllarda yapılmış iki arslan heykeli de mey-danın girişinde bulunuyor.
Meydanın kuzeydoğu köşesinde, sekizgen üç çatılı bir kulenin tepesinde Degutalle Tapınağı bulunuyor. Daha büyük, üç çatılı Taleju Tapınağı ise bu tapınağın kuzeyde ve Durbar Meydanı’na bakıyor. Malla krallarının bir başka koruyucu ilahı olan Taleju’ya adanmış.
Avlulardan çıkıp Patan şehrinin sokaklarına tekrar dönüyoruz. Yolun solunda büyük bir çan görüyoruz.
Taleju Çanı
Taleju tapınağının karşısında yer alıyor. Tek katlı bir binanın üzerinde duruyor. Eski yıllarda halk şikayetlerini kral’a duyurmak istedikleri zaman bu çanı çalıp isteklerini ilettikleri söyleniyor.
Taleju çanının hemen yanında Krishna Mandir Tapınağı var.
Krishna Mandir Tapınağı
Tapınak , sütunların üzerine kurulmuş ve üç kat olarak 1637 de yapılmış. Hindu olmayanlar bu tapınağa giremiyorlar. Krishna ,Vishnu’nun reenkarnasyonu olduğundan yarı insan, yarı kuş olan Garuda heykeli tapınağa bakan bir sütunun üstünde kollarını kavuşturmuş ve diz çöker halde duruyor.
Birinci kattaki kiriş boyunca bulunan hassas taş oymaları Mahabharata’ da-ki olayları anlatırken, ikinci kattaki figürler Ramayana’dan görüntüler içerdiği söyleniyor.
Krishnasthami olarak da bilinen büyük bir festival olan Krishna Jayanta burada, Nepal’in Bhadra ayında (Ağustos-Eylül), Krishna’nın doğum günü için düzenleniyor.
Naryan Chowk ( Royal Palace )
Naryan Chowk , abartılı bir cephenin arkasında, dışarıya doğru taşmış saçakları, oymalı pencereleri ve zarif ahşap süslemeleri ile bir dizi avluya açılıyor. Kuzey avlusuna Altın Kapı’dan (Sun Dhoka) ulaşılıyor. 1734 yılında yapılan bu ince oyulmuş ve yaldızlı kapının üzerinde Shiva, Parvati, Ganesh ve Kumar’ı (savaş tanrısı Skanda’nın bir enkarnasyonu) figürleri var. Altın kapının hemen üzerinde ki pencereden ,kralın geçmişte halkını selamla-dığı söylenir.
Tibetian Bowls
Bu arada öğlen saati gelmişti,yerel bir restoranda yemeğimizi yemek üzere hareketlendik. Rehberimiz restorana gelmeden önce yol üzerinde Tibet Çanakları ( Tibetian Bowls ) satan bir yeri mutlaka görmemiz gerektiğini söyledi. Burada Nepal’in en güzel ses veren, el yapımı çanaklarının olduğu-nu, bu çanakların çeşitli büyüklüktekileriyle aynı zamanda tedavi uygu-landığını anlattı. Merak içerisinde bir dükkana girdik, alçak tavanlı bir bodrum katına indirdiler, yerler ve duvarlar çeşitli büyüklerde ve çeşitli metal karışımlarıyla yapılmış çanaklarla doluydu. Duvar dibindeki sıralara oturduk, satıcı her bir çanağı eline alıp, önce keçe tokmakla bir vuruş yapıp, ardından da tokmağın devamıyla veya bir tahta parçasıyla çanağın ağzında daireler çizerek vibrasyon yaratıyor, bu vibrasyonda sesi gittikçe yükseltiyor. Hatta içi su dolu çanakla yaptığında vibrasyondan çanağın içerisindeki sular hareketleniyor, köpürüyor.
Bu yöntemle çıkan sesin insan ruhuna iyi geldiğine ve şifa verdiğine inanılıyor.
Tibet dışındaki dünyanın bu çanaklarla 1951 yılından sonra tanıştığı sanılıyor. 1951 yılında Çin’in, Tibet’i işgali sırasında büyük bir bölümü yıkılan Tibet manastırlarından kaçan Monklar,( Tibet Rahipleri) kutsal seramonileri’nin ve meditasyonlarının önemli bir parçası olan bu çanakları da yanlarına almış, ancak Himalayalar’dan kaçış süreci çok zorlu olduğu için metal çanakları, Nepal ve kuzey Hindistan’daki pazarlarda satmak zorunda kalmışlar. Tibetli Monkların dua ederken, mantralar söylerken ve meditasyon yaparken kullandıkları bu çanaklar böylece dış dünyayada da aynı amaçla kullanılır olmuş.
Bizim gittiğimiz dükkandaki satıcı aynı zamanda şifacıymış, vücut ve baş ağrılarını bu çanaklarla giderebileceğini, isteyenlere bu tedaviyi bedelsiz olarak yapabileceğini söyledi. Talip olan meraklı bir arkadaşımızın kafasına tası miğfer gibi geçirdi ve tokmakla tasa hafif hafif vurmaya başladı. İkinci aşamada tüm vücut tedavisi için büyük çanakların içerisine teker teker meraklıları sokup, onları da tedavi etti. Bir kaç hatıra çanağı ve çan’ı alıp, sağlığımıza kavuşmanın verdiği mutlulukla dükkandan çıktık.
Öğlen yemeğini yiyeceğimiz restoran çanakçının olduğu bu binanın beşinci katındaydı. Vasat bir öğlen yemeği yiyip, biraz dinlendikten sonra tekrar yürüyüşe geçtik.
Ziyaret edeceğimiz yer Katmandu’nun önemli tapınaklarından birisi olan Golden Temple, yerel adıyla Kwa Bahal di.
Golden Temple (Kwa Bahal)
Dar bir kapının sağ ve sol yanındaki , iki aslan heykelinin arasından geçince geniş bir avluyla karşılaşılıyor. Avlunun içerisinde bir küçük tapınak, ardında ise daha büyükçe bir başka tapınak var.
Bu tapınak bir Budist tapınağı. 12.yy da yapıldığı sanılıyor. Tapınağa giriş, ya doğuda yer alan süslü, dar bir taş kapıdan veya Nakabhil’in kuzey tarafındaki birbirine bağlanmış avluların birindeki ahşap kapıdan yapılıyor. Biz aslanlı kapıdan girdik, avlulara açılan kapıdan çıktık. Bina büyük dikdörtgen şeklinde olup üç çatıdan oluşuyor.
Doğudan girerseniz, şimşek aslanları ve Budist tanrılarının figürlerini işleyen o dönemin ünlü taş ustası Krishnabir’in (1886) eserini görebilirsiniz.
Tapınağın kendisi, avlu tapınağı mimarisinin önemli bir örneğidir. İki fil heykeli tapınağın kapısını koruyor. Dış cephe ise bakırdan yapılmış Budist figürleri ile kaplanmış. Ana tapınağın içinde güzel bir Sakyamuni heykeli bulunur. Avlunun solunda bir Yeşil Tara heykeli, onun sağ köşesinde gümüş, altın pelerin giyen Bodhisattva Vajrasattva heykeli bulunuyor.
Tapınağın avlusunun etrafı dua tekerlekleriyle çevrilmiştir. İbadete gelen insanlar tereyağı dolu şamdanlarını yakıyor ve tekerlekleri döndürürler-ken de dualarını okuyorlar.
Tapınak avlusunun her köşesinde farklı meyveler sunan maymun heykelleri var. Bir anlamı olduğunu sanıyorum, ancak keşfedemedim.
Tapınağın birinci katında Buda’nın yaşamı anlatılmış. Bu tapınağa ayakkabıyla girmek yasak.
Altın Pencere
Bu, Kral Siddhi Narasingha Malla için özel olarak yapılmıştır. Malla’nın Lord Krishna’ya ve Budist şefkat tanrısı Karunamaya Lokeshwar’a olan bağlılığı, Nepal din tarihinde ünlü bir bölümmüş.
Patanda yıkılmış veya tamir edilmekte olan başka yapılar da var.Ancak ziyarete açık bölümler bile çok etkileyici. O yılların inşaat bilgisi ve imkanlarıyla yapılan bu yapılara, yollara, özellikle ahşap oymacılığına, bakır işçiliğine ve tapınaklara hayran olmamak elde değil.
Patanda çok güzel zaman geçirmiştik, arabamıza doğru yola koyulduk.Bu gün kalan zamanımızı artık Katmandu Vadisinin üçüncü büyük şehri olan Bhaktapur şehrinde geçirecektik.