İNANÇLARRİTÜELLERYAŞAM

SATİ-DUL YAKMA

Sati kelime olarak doğruluk, bilgelik anlamına geliyor. Asıl çıkış noktası ise Dakshayani olarak da bilinen tanrıça Sati. Geçmişe bakıldığında Mahabbarata destanında erkek ya da kadın fark etmeden insanların kendilerini yakmaları olağan bir durum olarak gösteriliyor. Ancak Sati yani Dul Yakma daha çok sevilen ve çok değer verilen birinin kaybedilmesi sonucu, bu duruma karşılık kendini kurban etme ritüelidir. Binlerce yıldan beri uygulanan bu ritüelin ilk türü Anumarana olarak adlandırılır ve Kuzey Hindistan dışında fazla uygulanmamasına rağmen, geçmişte Nepalde de uygulandığı da bilinmektedir. Hatta Rana iktidarları zamanında (1850-1900) bu ritüelin yasaklandığı bilinmektedir.

Her konuda en az bir mitolojik öykü olduğu gibi Sati konusunda da bir kaç tane var.

Brahma’nın oğullarından biri olan Daksha, üstün güçlere sahip olduğu için çok kıskandığı, kızı Sati’nin kocası Şiva dışındaki tüm tanrıları ve tanrıça-ları düzenlediği bir törene davet eder. Şiva kendisinin davet edilmediği bu törene katılmaz, karısı Sati’nin de gitmesini istemez. Çünkü törende Sati’nin babasının Şiva hakkında herkesin önünde kötü konuşacağı ve hakaretlerde bulunacağını anlar. Onun için de Sati’ye öfkesini iyi kontrol etmesini söyler. Gerçekten de Şiva’nın dediği gibi Sati, babasının kocasına bulunduğu ağır ithamlar karşısında, tepki olarak kendini yakmaya karar verir. Sati, saygı duyabileceği bir babanın kızı olarak yeniden yeryüzüne geleceği zamana kadar yok olur. Daksha’nın bütün düzeni yıkılır. Şiva sabrını tüketip, önüne ne çıkarsa yakıp yıkar. Bu kocası ölmeden , kocasının onurunu korumak için yapılmış bir feda etme iken, bu ritüeli tanımlamak, biraz da tanrısal bir anlam katmak için kullanılmıştır.

Diğer efsane daha basit ama daha konuya uygun bir öykü;

İnanışa göre binlerce yıl önce bir mihrace ölmüş ve karısı bu duruma çok üzülmüş, yas tutmuş. Sonunda kendini kurban etmeye karar vermiş. Kocasının cesedi yakılırken ateşin ortasına doğru yürüyüp bağdaş kurmuş bir vaziyette canlı canlı kendini yakmış.

Hinduizm’de küçüklükten itibaren kız çocuklarına, kocalarına, onların her şeyleri oldukları, babaerkil örf ve adetleri kabullenmeleri ve yaşamlarını iyi eşler olarak sürdürmeleri öğretilir. Hinduizm’de “evlilik” iyi talih,  güzellik ve zenginlik simgesi iken, “dul kadın”, çirkinlik ve trajedinin temsilcisi konumundadır.

Hindu inancına göre; dul kadın her türlü zevk veren şeyden uzak yaşamalı, yeniden evlenmemeli, ailesi ile dini kutlamalara katılmamalı. Dul kadının evlilik yaşamına dair tüm simgeleri elinden alınmakta ve toplumdaki en aşağı tabaka olarak görülmektedir. Kafaları tıraşlanan, yerde uyamaya zorlanan ve beyaz giymeleri mecbur edilen dulların ancak ekmek ve su gibi temel ihtiyaçlar almalarına izin verilmekte. Özetle Hindistan’da dullar toplumsal tecride ve kötü davranışa sıklıkla maruz kalmaktalar.

Hinduizm’de;  iyi kadının, gerçek eşin tek görevinin kendini kocasına adamak olduğuna inanılıyor, kocasının ölümünden kadın sorumlu tutuluyor, kocasının ölümü kadının görevini düzgün bir biçimde yerine getiremediğine, yani başarısızlığına işaret ediyor. Sati’nin temel nedenleri arasında; sosyal ve psikolojik baskı ve dini gelenekler var.

Aynı inanışa göre bir kadının eşi öldüğünde ve kadın kendini Sati olarak ilan ettiğinde eşinin yanına üç şekilde gidebilir. Eşi yakılmak için yatırıl-dığında, kadın da yanına uzanabilir ya da eşi yanarken ateşin içine dala-bilir ya da eşi yakılmaya hazırlanırken kendisi bağdaş kurar ya da oturur vaziyette kaderini bekleyebilir. Genellikle bir ölü yakılacağı zaman bu, ölümden sonraki bir gün içinde yapılır. Bu sürede de eşi Sati olup olmama-ya karar verir. Eşiyle birlikte yanıp öldüğü anda inanışlara göre onun için cennette 35 milyon yıl vaat ediliyor. Çünkü eşi için kendini ve bilgeliği feda ediyor. Ancak yine inanışlara göre kadın eşi yakıldıktan sonra da kendini kurban edebilir. Bu durumda ise 65 milyon yıl boyunca cennette kalabili-yor.

Sati ritüeli geçmiş zamanlarda neredeyse zorunlu olarak uygulanmaktaysa da, Rana zamanında çıkarılar yasaklamalar nedeniyle gittikçe azalmıştır. Ancak kırsalda hala uygulandığı söylenmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu