ZANZİBAR
ULAŞIM :
THY Tanzanyada üç ayrı yere uçuyor. Klimanjaro, Dar es Salaam ve Dar Es Salaam aktarmalı Zanzibar’a direk uçuyor. Ancak Dar es Salaam’ a uçup, oradan Zanair veya Coastal air ile, “ küçük uçaklar” veya feribotla da Zanzibar’a geçilebilir. Ben gittiğimde, THY direk Zanzibar’a uçmuyordu, o nedenle Coastal air ile gitmiştim. Tanzanya’ya vize, ülkeye girişte alınıyor. Ancak Tanzanya vizeniz olsa bile Zanzibar ayrı bir ülkeymiş gibi tekrar vize formu doldurtuyor. Bu yolculuğa ( Afrika kıtasını kastediyorum) çıkarken Karaköy de Sağlık Bakanlığının “ Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü-Seyahat Sağlık merkezlerinde “ Sarı humma aşısını yaptırtıp, sıtma ilaçlarınızı almalısınız”. Size bir aşı karnesi verecekler, onu da yanınızda bulundurmalısınız. Çünkü Tanzanya-Zanzibar girişlerinde “aşı karnesi” genellikle soruluyor. daha önceden Tetanos aşısı olmayanlar, tedbiren yaptırtabilirler.
Zanzibar’a girerken havaalanında, uçaktan, ofislere yürürken fotoğraf çekmeniz,selfi yapmanız istenmiyor, askerler uyarıyor.
Dar es Salaam uzun süre kalınması gereken bir şehir değil. Tarihi veya turistik pek bir özelliği yok. En heyecan veren yeri (Kivukoni Fish Market ) balık pazarı ve onun karşısındaki deniz kabukları satılan ve o tezgahların hemen arkasında ki balık pişirilen geniş sinematografik alan.
Ben sabahın erken saatlerinde balık pazarına, balıkçı teknelerinin girişlerinin fotoğraflarını çekmeye gitmiş, çok etkilenmiştim. Ancak her geçen yıl Dar es Salaam daha kalabalıklaşıyor, sokaklar da daha güvensiz hale geliyor. Gün doğumu ile gün batımı arasında şehri rahatlıkla gezebilirsiniz. Bunun dışındaki saatlerde çok karanlık ve güvensiz bir kent. Dar es Salaam’a son seyahatimde yine sabaha karşı balıkçıların fotoğraflarını çekmeye gideceğimi söylediğimde otel yetkilileri yanıma bir koruma vermişlerdi.
Dar da ( Dar es Salaam) pek çok zincir otel var. Onlardan birinde kalıp, gündüz saatlerinde kenti gezebilirsiniz. Birkaç tane yerel ürünlerin satıldığı bölge var, Bunlardan birisi de Tingatinga , yerel ressamların ve el işçiliği yapan küçük atölyelerin bulunduğu birkaç sokaktan ibaret. Keyifle gezip,birkaç yerel sanat ürünü alabilirsiniz. Tabi ki pazarlık etmeyi unutmayın. Mwenge Woodcarvers ve Mimani Shopings de de hediyelik eşya bulabilirsiniz.
ZANZiBAR HAKKINDA
Zanzibar 1500-1700 yılları arasında yaklaşık 200 yıl Portekiz sömürgesi olarak hayatiyetini sürdürmüş, 1700 de Umman sultanlığına bağlanmıştır. Ada yüzyıllar boyunca çeşitli kültürlerin etkisinde kalmış, Ticaret gemilerinin en çok uğradığı bir yer olmuştur. Ağırlıklı olarak Altın, fildişi, baharat ve deri ticareti yapılırken sonraları Müslüman arap tüccarların teşvikiyle köle ticareti esas kazanç kapısı haline gelmiştir. Daha sonra Majid Bin Said Zanzibar Sultanı olmuş, müslümanlığın hakimiyeti de o yıllardan itibaren başlamıştır. Ada sonraları İngilizlerin kontrolünde olsa bile 1964 yılında Afrikalı özgürlükçü gruplar güçlü bir ayaklanma başlatıp, Arap egemenliğine son verip, bu günkü statüye kavuşmayı başarmıştır. Bu ayaklanma süresince çıkan çatışmalarda yaklaşık 20.000 arap hayatını kaybetmiştir.
Bu gün 2.461 km2 olan Zanzibar adalarında ( 52 irili,ufaklı adadan oluşuyor) 1.300.000 civarında insan yaşıyor. Üç ayrı dil kullanılıyor, bunlardan biri Afrika ülkelerinden ( hatta Zanzibardan ) doğmuş, artık ortak dil sayılabilecek Swahili ile birlikte İngilizce ve Arapça.
Zanzibar adası neredeyse tamamı Müslüman olan Shavili halkının yaşadığı ve bu dili konuştuğu bir adadır. Ekonomisi öncelikle turizm, balıkçılık ve tarımdan oluşur.
Renkli giysileri, tutucu olmayan, turist sever yaklaşımlarıyla keyifli bir halktır. Ancak her müslüman ülke gibi açık giyime, abartılı hareketlere karşı tepkilidir.
Evlerinin mimarisi ve kapıları Umman sultanlığı etkisini çarpıcı olarak yansıtır. İşlemeleri, ahşap kalitesi dikkatinizi çeker. Kapıların üzerindeki bronz çıkıntılar eski zamanlarda fillerin tacizini önlemek için yapılmış, daha sonraki yıllarda ise kapı süslemesi olarak kullanılmaya devam etmiş.
,Ancak unutmamak gerekir ki Stone Town Zanzibar’ın en güzel yeri değildir. Deniz ve doğa her zaman daha güzeldir. O nedenle burada az zaman geçirip, esas zamanı adanın sahillerinde geçirmek daha keyiflidir.
NE YAPILIR :
Niyetiniz şayet sadece otel-kumsal-yemek-kitap okuyup plajda uzanmaksa bu yazdıklarımı dikkate pek almayabilirsiniz..
Zanzibar’ın başkenti Stone Town. Bence iki gün ve bir gece kalınıp görülmeli. Stone Town havalimanına çok yakın. Bu yüzden en doğrusu ilk gece orada kalıp, uyanınca Stone Town turu yapıp sonra deniz kısmı için bölge değiştirmek. Şehrin sadece yayalar ve bisikletlilerin girebildiği 150 yıllık daracık sokakları,
kahvelerinde yerel giysili ( Cellabiye) kahve içen yaşlıları, kolonyal ve arap mimarisinden izlerin olduğu çoğunun kapılarının oymalı , bronz süsleri olan kapılarıyla binaları, insanları ve hissettirdikleri çok güzel .
Bu sokaklarda pek çok el sanatları ürünleri ve hediyelik eşya satan dükkanlar var. Ayrıca yerel meyvalar ,kurutulmuş balıklar, baharat, şal, giysi ve Zanzibarlı kadınlarda çok rastlayacağınız “kangas” adı verilen renkli eşarplar da satılıyor. Dünyada ki en kaliteli karanfil ( donge) Zanzibarda üretiliyor. Vanilya, tarçın ve kakule de karanfil kadar olmasa da çok kaliteli.
Zanzibar adasının tamamı müslüman. Ancak Kuzey afrikadaki müslüman kadınlardan daha renkli, yerel kıyafetlerine adapte ettikleri bir giyim ve örtünme şekilleri var. Ancak her geçen gün daha çok vahabi etkisinde kalmaya başladıkları da bir başka gerçek.
Şehrin merkezinde pek çok kişiden duymuş olabileceğiniz “ Space Market” , Slave Market, Freddie Mercury House,Tangawizi Spice Farm,The old Fort ( küçük bir kale) ve benzeri bir kaç yer var, gezilebilecek.
Bunlardan “Space Market”’i çok tavsiye etmem, herhangi bir özelliği yok, pek çok yerde gördüğünüzden farklı değil, zaman kaybı. Ferddie Mercury’nin ( aslı adı Farrokh Bulsara ) evi görsel olarak çok bir şey ifade etmese de sadece dışarıdan görmenin bile manevi bir hazzı var, fiziksel olarak ne onun bir eşyası, ne de doğru düzgün bir müzesi, hatıralık eşyası mevcut. Ayrıca o evde yaşayıp, yaşamadığı da tartışmalı. Biyografisini seyredince Zanzibar’ın onun ve ailesinin hayatında ( Yezidi olmaları nedeniyle) acıdan başka bir iz bırakmamış olduğunu da anlamak bu eve bakışı değiştiriyor ne yazık ki.
Stone Town da ki en önemli ve çarpıcı yer bence “ köle pazarı” Slave Market.
Ana kara Tanzanya da Dar es Salaam’dan birkaç saat uzaklıkta bulunan Bagamoyo ya, yerli işbirlikçiler ve Müslüman arap tüccarlar tarafından tüm orta Afrika’dan toplanan erkek, kadın ve ergen köleler ,ağır koşullarda gerçekleşen uzun yürüyüşlerden sonra yorgun, aç ve tükenmiş olarak getiriliyorlar. Hastalar, tükenmişler, yaralılar eleniyor ( öldürülüyor,ya da ölmeleri bekleniyor) kalan sağlıklı, güçlü ve güzeller ayrılıyor. Birkaç hafta semirmeleri, dinlenmeleri sağlanıyor.
Bu süre içerisinde kıyıda bulunan demir halkalara boyunlarından zincirleniyor ve Zanzibarın baş kenti Ston Town daki köle toplama merkezine Dhowlarla sevk edilmeyi bekliyorlar.
Stone Town’ da ki köle toplama merkezini gördükten sonra içim o kadar acıdı ki, bir sonraki Tanzanya seyahatimde Dar es Salaam da kalacağım günü uzatıp, olayın nasıl olduğunu daha iyi hissedebilmek için yerel bir şoförle Bagamoyo’ya gittim. Ağır zincirlerle boyunlarındaki halkaya zincirlenmiş halde, kırbaç ve işkence altında, biraz ekmek, biraz su verilerek yaptırılan bu yolculuk sonucunda Bagamoyo da toplanan kölelerin içerisinden kırbaç ve kötü muameleye direnip ölmeyenler küçük teknelerle ( Dhow) Zanzibar-Ston Town daki bu köle merkezine getiriliyor. Burada da işkence, açlık ve pislik içerisinde günlerce bekletiliyor. Burada da ölemeyenler satışa sunuluyor. Güçsüz olanlar, hastalar, kendisini toparlayamayanlar hemen öldürülüyorlar.
Slawe market’in içerisine girdiğinizde tavan yüksekliğine bakın, kısa bir insan için bile ayakta duramayacağı kadar alçak yapılmış bu zindanda her şeye rağmen hayatta kalanlar da satılıyormuş.
Bir başka köle istasyonu ise Mangapwani Slave Chambers. Adanın kuzey batısında, mercan kayalıkları oyularak yapılmış, haremlik-Selamlık iki küçük oda. İnsan ‘nın acımasızlığını anlayabilmek için görülmesi gereken yerlerden biri daha.
İronik olan şey, odaların haremlik-selamlık olarak ayrılması, adamı satmak serbest, öldürmek serbest, kadınlara tecavüz serbest, ama ille de haremlik, selamlık.
Buraya kadar olan kısmı acıklı, ancak daha acıklı olanı bu ticaretin 20. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar yapılmış olması.
Yine Stone-Town’ın hemen yakınında dev kaplumbağaların olduğu Hapisane adası ( Prison Island) var. General Mathew bu adayı satın almış ve hapisane yapmak istemiş, yapmışta. Ancak bu amaçla hiç kullanılmamış. Genellikle salgın hastalık dönemlerinde hastaların toplumdan uzaklaştırılıp, burada barınması ve böylece salgınların önlenmesi amacıyla kullanılmış. Şimdilerde adayı en popüler kılan şey, Seyşellerden hediye gelen kaplumbağaların korunma ve barınma yerleri olması.
Şehir gezisi bitince, Adayı gezme programı yapacaksanız Jozani Forest’a gidin. Burası national park ve parkın içindeki Mangrov ormanında yürüyüş yapabiliyorsunuz (İster 7 km ister 1 km, karar size kalmış)
Hemen yanında sadece Zanzibar’da bulunan kırmızı sırtlı maymunlar var, ( colobus maymunları) ağaçlarda serbest yaşıyorlar yani kafes falan yok ve çok tatlılar, çok yakınlarına kadar gidip vakit geçirebiliyorsunuz. Ancak her taraf onlarla dolu sanılmasın. Rehberle geziliyor, bahşiş beklentisi tüm adada olduğu gibi burada da yüksek. Ancak bahşişler 1-2 dolar ya da onun karşılığı Şilin.
Yine aynı yerde ( Pete Köyü) Kelebek Çiftliği var burada da tur yapılıyor, işte kelebeklerin nasıl yetiştirildiği, beslendiği falan anlatılıyor ve izletiliyor,ilginç.
Adanın en çok bilinen yerlerinden biriside The Rock Restoran. Daha önceleri yıllarca balıkçı barınağı olarak kullanılan, gel-git lerle, günün bir kısmında adacık, bir kısmında ise karada bir kaya parçası olarak görülen enteresan bir yer.
Barınağın hemen yakınında iki turistik işletmesi olan ( Kichanga Lodge ve Dovgwe Ocean ) işletmeci, bir kaç yatırımcı daha bulup, burayı 12 masalı bir restoran’a dönüştürüyor. Yemekleri ( özellikle deniz mahsülleri ) çok lezzetli. Terası güzel, sular geri geldiğinde fotografik, gün batımları ise çok keyifli.
The Rock’a gitmeyi planlarsanız, önce Kizimkazi bölgesine inip, fırsatınız varsa orada yunuslarla yüzüp, akşamüstü saatlerinde de The Rock’ a geçip, günü tamamlayabilirsiniz.
Adanın kuzeyinde Nungwi bölgesi plajları, lüks otelleri ve tatil köyleri ile ünlü. Gel-git’in en az olduğu bölgelerden biri olduğu için cazibesi yüksek bir bölge. Ayrıca yerel olarak çok kullanılan küçük yelkenliler ( Dhow) de burada Nungwi Dhow Tersanesinde ilkel aletlerle yapılıyor, enteresan bir yer, ziyaret edilmeli bence..
Ben adanın popüler yerlerinde kalmaktansa ,arkasında Michamvi bölgesinde bir tatil köyü buldum ve orada kaldım. Çok sakin ve uzun bir kumsal. Gel-Git burada daha uzun sürüyor, ancak öğlen saatlerine rastladığı için pek rahatsızlık vermiyor. Yemekler, servis gayet güzel. Sadece Stone Town dan 1 saat civarında arabayla yolculuğu gerekiyor.
Bölgede su seviyesi az olduğu için şişe burun ve kambur yunus cinsleri burada bulunuyormuş. Yemek yemek, dinlenmek vs için hep burada toplanıyormuş, ancak rehber yunuslara kötü davranıldığını bu yüzden bu turu desteklenmediğini söyledi. İnsanlar doğaya bir türlü uyum sağlayamıyorlar. Kısacası hayvanlarda öğreneceğimiz çok şey var hala.foto
Bu bölgeye yakın Kizimkazi köyü ve sahili de güzel, bir kez daha gidersem orada mutlaka 1-2 gece geçirmeyi planlarım. Buranın en önemli aktivitesi yunus balıklarını takip ve onlarla yüzebilme. Çok keyifli bir aktivite. Yunusların geldiğini uzaktan görüyorsunuz, biraz yaklaştıklarında siz de aralarına atlayıp çok kısa da olsa onlarla yüzebiliyorsunuz.
Bunları dışında Spice Farm’a gidilebilir, burada pek çok baharatın hangi ağaçlardan üretildiğini falan size gösteriyorlar , tarçın ağacını görüyorsunuz, rehber ağacın kabuğunu bir bıçakla kaldırıyor ve sizin yıllarca aktardan aldığınız ve keyifle kaynattığınız kabuğu elinize veriyor. Tereddütle ucundan ısırıyorsunuz ki bildiğin, bizim tarçın. eski bir dostla karşılaşmış gibi oluyorsun. Vanilya çubukları değişik, iyisini bulduğunuzda biraz almak uygun olabilir. Karanfil için ise söylenecek söz yok, dünyanın en iyisi burada.
Ayrıca sonrasında isterseniz hemen orada sizin için yerli biri yetişen organik ürünlerle yemek yapıyor ve açık alanda yiyorsunuz. Yemekler gerçekten nefisti ama tabii açık alanda yerde oturup yiyorsunuz, herkese hitap etmeyebilir.
Tumbatu Island: Burası Zanzibar yakınında küçücük bir ada, çok bilinmiyormuş çünkü halkı kesinlikle turistlere izin vermiyormuş ancak bazı rehberlerin Tumbatu lideri ile çok iyi ilişkileri olduğunu ve adaya özel tur için özel izni olduğunu söyleniyor. İnanılmaz otantik ve el değmemiş bir ortammış, kendileri üretip kendileri tüketiyorlar. Elektrik ihtiyaçlarını bile Zanzibar’dan almayıp güneş panelleri ile kendileri üretiyorlarmış. Rehber gidenlerin çok etkilendiğini söyledi ayrıca woodoo ve büyücülük de yapılıyormuş ve tur sırasında bunu da görüyormuşsunuz.
Yolculuğunuzun amacı sakin bir zaman geçirmek, güvenli bir Afrika tatili, huzur ve sakinlik ise veya Afrikayı bir ucundan tanısam, bana uyar mı sorusu ise Zanzibar doğru adres.
Seyahatinizi planlarken muson yağmurlarının yoğun olduğu Mart-Mayıs aylarını seçmemeye çalışın. Nem,çamur ve gezme zorluğu bir yana, sivri sineklerin en bol ve en tehlikeli oldukları zamanlar bu yağmur dönemleri oluyor. Haziran-Ekim arası en ideal zaman, biraz serin ve kuru oluyor. Sıcak sevenler için ise Kasım-Mayıs arası ideal.