Turmiye vardığımızda yerel bir restoranda çorba ve kahve içtik. Bu bölgede çorba her öğünün kurtarıcısı. Rehberimiz sabah buluştuğumuzda uzaktaki bir Hamar köyünde evlilik töreni ( Öküzden atlama ritüeli) olacağını, bunun sık rastlanmayan bir tören olduğunu, pek çok turist grubunun programını değiştirip, oraya gideceğini, bizim de gitmek istememiz halinde yolların kötülüğü nedeniyle 4 x4 araçlara transfer olup, kişi başına da 800 bırr ( yaklaşık 25 dolar) para ödememiz gerektiğini söylemiş , biz de bunu heyecanla kabul etmiştik. Benim ilk duygum bu törenin turistik bir gösteri olduğu yönündeydi. Yemek yediğimiz restoranın bahçesinde araç değişimini yapıp yola çıktık.
Uzun ve gerçek bir 4×4 dışındaki araçların gidemeyeceği kayalık, yer,yer kumluk garip bir yoldu. Hatta yol bile değildi. Bir yerden sonra dere yatağına girdik ve oradan gitmeye başladık. bir kaç arazi arabası bu kumluk alanda saplanıp kalmıştı. Biraz daha gittikten sonra diğer grupların araçlarının durduğu bir yerde biz de durduk ve arabadan indik. Etrafta bir çok Hamar erkeği vardı . Bazılarının takıları, kılıkları, silahları ve kafalarına taktıkları tüyleri, o bölgede saygın ,önemli veya kahraman sayıldıklarını gösteriyordu. Bazılarını netrafı kalabalık, yaşları ileri, giysileri daha süsülüydü, onlarında köylerin reisleri olduklarını anladık. Diğer taraftan yüzlerce genç, yaşlı Hamar kadını bir ellerinde borazanları, diğer ellerinde sopalar, baldırlarına takılı halhallar, boncuklu etekleri şarkılar söylüyor, ayaklarını yere vura vura dans ediyorlar, borazanları öttürüyorlardı.
Ellerindeki sopalar yeni kesilmiş, üzeri tırtıklı sopalarla borozanlarını öttürerek bir ağacın gölgesine sığınmış 4-5 delikanlıyı taciz ediyorlardı. Damadın arkadaşları olduğunu anladığımız gençlerden biri ısrarlara dayanamayarak ağacın altından çıktı. Kızlar hemen onun etrafını sardılar, borozanı öttürüp dikkatini kendisine çekmek istiyor, başarırsa elindeki sopayla kendisine vurmaya zorluyorlardı. Adam sopayı eline alınca iki kolunu yanlara açıyor ve vurmasını bekliyordu. Sopa olanca gücüyle koluna iniyor, ( sol koluna vuruluyor nedense) oradan kavis yapıp, sırtında patlıyordu. Bazı kızlar tek sopayla yetinmiyor, iki, üç sopayı ardı ardına adama veriyorlardı.
Genç adam bir süre sonra yoruldu ve tekrar ağacın gölgesine sığındı, ancak kızlar hiç ara vermiyorlardı. Bu kızların cesaret gösterisi, tercih edilme ritüelleriymiş. Sopayı yiyen kızların yüzlerinde en ufak bir ifade değişikliği olmuyordu, kolları ve sırtları kan, revan içerisinde kalıyor, ama onlar bundan hiç yakınmıyorlardı. Sırtlarındaki ve kollarındaki yaralara kül basıyorlar ve o yaranın dövme şeklinde iyileşmesini istiyorlardı. Bu izleri rakiplerine ve erkeklere karşı önemsiyorlardı. Bu ritüeli izleyince , yolun başında turistik bir gösteri olacağına dair inancım tamamen silinmişti. Gelenekler dışında Hiç bir nedenle bu kadar acılı bir gösteri yapılamazdı .
Sıcak her geçen dakika daha da artıyor, dayanılır olmaktan çıkıyordu. Gruplar dere yatağından çıkıp, ağaçların arasından içerilere doğru yürüyordu. Biz de arkalarına takılıp yürümeye başladık. Yaklaşık 15 dakika yürüdükten sonra büyükçe bir meydana çıktık. Meydanın etrafında turistler, Hamar kabilesinin üyeleri, karşı tarafta hörgüçlü “yak” öküzleri, ortada da halhalları, düdükleri ve şarkılarıyla dans eden kadınlar doluydu. Tam karşımızdaki ağaçların altında renkli elbiseleri, kafalarında tüyleri veya şapkalarıyla kabilenin ileri gelenleri, onların ardında ellerinde kalaşnikofları, ağızlarında misvaklarıyla gençler ve köyün diğer ileri gelenleri oturuyordu.
Kadınlar ve genç kızlar ortamı canlı tutmak ve damada da cesaret vermek için meydanı dört dönüyorlardı. O sırada karşıdaki ağaçların arasından ellerinde sopalarıyla bir grup genç kız borozanlarını çalarak meydan girdiler. Gözleri damat’ı arıyordu ama damat o esnada başka bir taraftan arkadaşlarıyla birlikte meydana giriyordu. Hemen ona doğru koştular, etrafını çevirdiler , ellerindeki sopaları uzatıp, onun kendilerine vurmasını istiyorlardı. Damat baskılara dayanamadı ve yoruluncaya kadar kızlara vurdu. Kızlar kırbaçlanmamışta, sanki saçlarını taratmış kadar rahat ve neşeli bir şekilde dans edenlerin aralarına karışıyorlar.
Meydanın ortasında bir grup erkek toparlanmaya başladı. Ardından damadın arkadaşları geldi, son olarakta Kabile reisleri ve silahlı koruyucular bir çember şeklinde toplandılar. Damat aralarına girdi , çemberi kapattılar. Hiç bir yabancının ne yapıldığını görmelerini istemiyorlardı. Bir ara Japon olduğunu sandığım bir kadın yanaşmaya kalkıştı sert bir şekilde uyardılar. Yaptıkları ritüel yarım saatten fazla sürmüştü.
Sonunda damat çemberden çıktı ve arkadaşlarıyla beraber üzerinden atlayacağı öküzleri seçmeye başladı. Uzun değerlendirmeler sonucunda dört büyük, iki de küçük öküz ayırdılar. Meydanın ortasında yan yana dizdiler. İki başa iki küçük danayı basamak olarak koydular. Büyükleri de ortaya yerleştirdiler. Her öküzü kıpırdamadan durması için kuyruğundan ve ağzından birer genç insan tutuyor. Damat çırılçıplak vaziyette tören alanında bir tur atıyor. Biz ve seyirciler damat ile ilgili her türlü bilgiyle donanmış vaziyette törenin başlamasını bekliyoruz. Heyecan had safhada. Çünkü damat dört kez düşmeden bu öküzlerin üzerinden koşarak geçemezse evlenemeyecek. Bir yıl daha bekleyip, tekrar bu ritüeli yerine getirmek için çalışıp duracak. Sonunda damat gerildi ve ilk koşusunda düşmeden karşı tarafa geçti, ikinci ve üçüncü de aynı kararlılıkla tamalanmıştı. son atlayış için gerildiğinde biraz stresliydi, koştu zıpladı, üçüncü öküzün üzerindeyken dengesi bozulur gibi oldu, hızla toprladı ve sınavı başarıyla bitirdi. Sanki benim oğlum başarmış kadar sevinmiştim nedense.
Ritüel bitmiş, kabilelerde dağılmaya başlamıştı. Biz de arabamıza doğru yürümeye başlamıştık. İzlediklerimiz, şaşırtmış ve etkilemişti.
Turmiye döndüğümüzde güneş yeni batmaya başlamış, gökyüzü kızarmıştı. arkadaşımla önümüzdeki tepeye çıkıp gün batımını fotoğraflamak istiyorduk. Hızla tepeye tırmanmaya başladık, en ucuna vardığımızda gördüğümüz manzara bizi mutlu etmişti. Hızla bir kaç kare çekip, hava kararmadan aşağıya inmeye başladık. Sabah erkenden Arba Minch’e doğru yola çıkacaktık yaklaşık 250 km yolumuz vardı.
ADDİS ABABA’DAN TURMİ’YE ETİYOPYA yazısı için tıklayınız
ARBA MİNCH-ABAYA-CHAMO GÖLLERİ KANAL GEZİSİ yazısı için tıklayınız
DORZE KABİLESİ yazısı için tıklayınız.
JİNKA-KEY AFER PAZARI yazısı için tıklayınız.
JİNKA yazısı için tıklayınız.
ARİ KABİLESİ KÖYÜ yazısı için tıklayınız.
DİMEKA PAZARI yazısı için tıklayınız.
TURMİ-OMO VADİSİNİN TAM ORTASI yazısı için tıklayınız.
KARA/KARO KABİLESİ yazısı için tıklayınız.
HAMAR/HAMER KABİLESİ KÖYÜNDE yazısı için tıklayınız.
DASSANECH KABİLESİ yazısı için tıklayınız.
ÖKÜZDEN ATLAMA-HAMAR EVLİLİK TÖRENİ yazısı için tıklayınız.
KONSO KABİLESİ-WAAQAA yazısı için tıklayınız.
ALAWA KÖYÜ yazısı için tıklayınız.
AWASHA ULUSAL PARKI yazısı için tıklayınız.
Bir Yorum