Eşyalarımızı yerleştirdikten sonra Buick marka 1955 model,sarı,üstü açık klasik bir arabayla Havana turuna başladık,
Kordon bölgesini (Malecon) gezdik, bu bölge 8 km uzunluğunda 4 mt. yüksekliğinde bir set, Havanalılar buraya Malecon diyorlar, kelime anlamı “ Denize Bakmak” olan bu set, okyanusla şehrin buluştuğu bir pencereyi andırıyor.
İkinci olarak ziyaret ettiğimiz yer, Havana ormanı denilen,içerisinden bir nehrin geçtiği parktı. Yeşillikler içerisinde güzel bir park.Bu bölge Havana turunun standart noktalarından biri, o nedenle bir anda pek çok klasik araba, parkta, aynı alanda toplanıyor, şeker gibi renkleri var, çok güzel bir görüntü meydana geliyor.
Havana turunun diğer bir klasiği olan Devrim Meydanına devam ediyoruz,( Jose Marti Revolution Square) 1 mayıs törenlerinin, kutlamaların veya mitinglerin yapıldığı bir alan. Bu alan 1959 yılında yapılmış, 72.000 m2 büyüklüğünde, kutlama günlerinde 1.000.000 kişi ye yakın insanın toplandığı bir meydan.
Devrim meydanı’nın tam ortasında dev bir anıt var. Anıt Küba’nın ulusal kahramanı Jose Marti anısına yapılmış.( 139 mt) Hemen önünde de Jose Marti’nin çok güzel bir heykeli var.
Jose Marti ( Jose Julian Marti Perez 1853-1895) Küba’nın İspanya ya karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin öncülerindendir. Felsefe ve filoloji okumuş, Şair, yazar ( Guantanamera şarkısının sözleri Jose Marti’ye aittir) ve özgürlük tutkunu bir insan olup,yaşamını da yine aynı yolda vurularak kaybetmiştir.
Devrim Meydanından sonra Katedral Meydanı’na yöneldik. Bu meydan bence Havana’nın en ilginç meydanlarından biri. Meydan’ın dört cephesinden dar olan kenarlarından birisinde 1700 lü yıllardan kalma iki kulesi olan bir katedral var. Ancak kuleler simetrik değil, biri diğerinden daha ince , nedeni ise kulenin hemen dibindeki sokağı kapatacağı görülünce ancak ince yapılması koşulu ile izin verildiğiymiş. Katedral oldukça yüksek ve güzel bir yapı, Avrupada ki Katedrallerde gördüğümüz süslemeler yok. İçeriye giriş serbest, fotoğraf da çekilebiliyor.
Küba da pek çok müze veya tarihi binayı ziyaret etmek istediğinizde, giriş için 1 veya 2 CUC, Fotoğraf çekmek için de ayrıca 1 veya 2 CUC ödeme yapılıyor.
Katedralin kulesine çıkılabiliyor, meydanın manzarasına oradan daha fazla hakim olunabiliyor. Meydanın etrafına yapılmış binaların dış cepheleri taş kaplı pencereler, kapılar ve panjurlar ise mavi boyalı. Gün içerisinde ışık çok keskin oluyor, o nedenle akşam üstü saatleri fotoğraf çekmek isteyenler için daha uygun. Sabahın erken saatlerinde de ışık güzel, insanlar geç yattıkları için o saatlerde daha az insan sokaklarda oluyor. Gün ilerledikçe meydanda eski yerel giysileriyle, fotoğraf çektirmek isteyenlere poz vermek ve fal bakmak üzere üzere kadınlar geliyor. Üzerlerinde çok renkli giysileri, ağızlarında puroları ve ellerinde yelpazeleriyle meydanda yerlerini alıyorlar.
Falcı Kadın
Küba seyahati yapan pek çok gezgin’in arşivini süsleyen fotoğraflar burada çekiliyor.
Fotoğraflarını çekebilmek için bu kadınlara bahşiş vermeniz gerekiyor, bahşiş vermeden çekmeye kalkarsanız, fark ettiklerinde yüzlerini yelpazeyle örtüyorlar.
Gördüğümüz meydanların hemen hepsinde, meydanı çevreleyen binaların altları restoran, cafe veya hediyelik eşya dükkanı olarak kullanılıyordu. Katedral meydanının etrafındaki binalarda aynı durumdaydı.Tabi ki restoran ve cafe olunca, bu ortamların olmazsa olmazı müzik ve müzisyenler de orada oluyordu. Küba da her kent,kasaba ve köyde sürekli müzik sesleri var.Neredeyse her sokakta, her cafe’de müzik çalanlar, şarkı söyleyenler, dans edenlerle dolu. Coşkulu, neşeli ve insanı mutlu eden bir müzik. Neredeyse kötüsü hiç yok diye düşünüyor insan.
Bu arada restoran ve cafeler ile ilgili bir konuyu bilmek gerekiyor. Servis dahil, her şey çok yavaş çalışıyor. O nedenle yemek için mutlaka planladığınızdan daha uzun bir zaman ayırmalısınız. Sandviç, pizza , hamburger gibi hızlı yemek yiyebileceğiniz yerler oldukça az , turizm ilerledikçe mutlaka artacaktır. Ancak bu gün sayıları oldukça az.
Sebze, meyve, et, tavuk, yumurta ve bal gibi gıdalar % 100 doğal. O nedenle bu ve benzeri gıdalar güvenle yenilebiliyor. Havana ve ziyaret ettiğimiz diğer şehirlerde, sokak aralarında pek çok küçük manav veya seyyar olarak sebze ve meyve satanlar vardı. Biz onlardan sürekli domates, salatalık aldık. Hepsi çocukluğumuzda yediklerimiz tadındaydı.
Limonlar bizim alıştığımızdan daha küçük, yeşil ve az sulu. Genellikle Mohito yaparken kullanılıyor. Rehberimiz Walter tüm gezdiğimiz yerlerde limon arayıp durdu, sonunda birkaç yerde rastladı ve tüm bulduklarını mohito yapmak üzere aldı.
Casalarda kalmayı düşünenler için bir not. Sebze, meyve, tereyağı, yumurta ve bal bol olarak var, ancak, peynir, zeytin, kuru yemiş yok,
Katedral meydanı’nın etrafındaki sokakların bazıları trafik’e kapalı. O sokaklardan birinde Hemingway’in içkisini içtiği barlardan La Floridata ve bir diğeri olan “ La Bodeguita” barı var. Yemekleri ve kokteylleri gayet güzel mekanlar.
La Floridata
La Floridata barının içi
La Bodeguita
La Bodeguite 1942 yılında küçük bir market olarak başlayıp, daha sonra restoran-bar olan bir mekan. Bir gün düzenli müşterilerinden gazeteci Leandro Garcia,adını duvarlardan birine koymaya karar verir ve kısa bir süre sonra Pablo Neruda,Brigitte Bardot, Ernest Hemingway ve Salvador Allende gibi bir çok sanatçı, gazeteci ve siyasetçinin uğrak yeri olur.
Havana’nın en görkemli binalarından birisi El Capitolio dur. Bu bina 1929 yılında açılmış, tarihi parlemento ve senato binasıdır. Uzaktan bakıldığında Washington DC deki Capitol binasını andırır.2014 yılında restore edilmiştir. Günümüzde de halen bakım yapılmak üzere iskeleler kurulmuş durumdadır.
El Capitolio
Teatro Nacional de Cuba ( La Habana) El Capitolio kadar görkemli,ince,ince işlenmiş, çok güzel aydınlatılmış, Havana’nın yıldızı sayılabilecek bir yapı. 1837 yılında inşa edilmiş, melek süslemeleri dikkat çeken önemli bir yapı. Gece de görmek çok keyifli.
Teatro Nacional de Cuba ( La Habana)
Museo Farmacia Taquechel ( Museum of Havanas Pharmacies)
Havana’nın bu güzel evini 1898’de Francisco Taquechel eczaneye dönüştürmüş ve yıllarca bu şekilde çalışmış, yıllar içerisinde yıpranmış ve daha sonra da kapanmıştır. 1996 yılında restore edilmesine karar verilmiş ve yeniden açılmıştır. Şu anda eczane ve müze olarak işlev görmektedir. İçerisinde Francisco Taquechel’in oluşturduğu koleksiyonunu, 19. yüzyıl,Fransız yapımı, porselen, eczacı kavanozları ve bir asırlık Fransız porselen su filtresi, bir güneş mikroskobu ve antika ölçüm kapları dahil olmak üzere, bütün Havana şehrinin tarihi merkezinde kazı alanlarında bulunan aletleri ve kapları da görmek mümkündür. Müze’nin Tavandan tavana sedir ve maun rafları ve o rafların içerisine yerleştirilmiş porselen ecza kavanozları çok etkileyici.Bu günlerde Eczane/müze tekrar elden geçiriliyor, ancak ziyarete açık. İlaç almak dışında gelen ziyaretçilerden müzeyi yaşatmak için bir bağış topluyorlar. Eczanede birkaç Küba yapımı doğal ürünler ve diğer ilaçlar satılmaktadır.
Museo Farmacia Taquechel ( Museum of Havanas Pharmacies)
San Francisco Meydanı (Plaza de San Francisco Asis)
Orijinal inşaat, 1580 yılında Franciscan topluluğunun merkezi ve merkezi oluşturmak için başladı. Bu sömürge döneminin en sıra dışı manastır ve kilise komplekslerinden biridir. Kilisenin planı ilk olarak 1850 yılında yıkılan kesişme bölümündeki kubbeli Latince haçı üç mağaraya bölünmüştür. 1717-1738 yılları arasında cepheler ve iç mekanların günün barok tarzını yansıtacak şekilde değiştirilmiştir.
1762 yılının on bir ayında İngilizler tarafından işgal edilen ve yönetilen Havana’ya göre İngilizler tarafından ibadet yeri olarak kullanılan kilise (bazı tarihçilerin İngilizlerin bunu askeri atlar için ahır ve ahır olarak kullandığını iddia etmelerine rağmen). Son olarak, 1841’de bir kilise olarak hizmet etmeyi bıraktı ve günümüzün güçlü dini emirlerine karşı siyasi bir hareketin bir parçası olarak İspanyol devleti tarafından ele geçirildi.
Mimari güzellikleri arasında 1909 yılında kurulan eski bir emtia pazarı olan kubbeli Lonja del Comercio binası bulunmaktadır. 1996 yılında Küba’da ortak girişimlerle yabancı şirketlere ofis alanı sağlamak üzere restore edilmiştir. Kilisenin olduğu alanda sohpet eden iki insanı anlatan güzel bir heykel de var. Ayrıca meydan geceleri gayet güzel aydınlatılıyor, ziyaret edilmesi keyifli bir bölge.
La Plaza Vieja
16. yüzyıldan kalma Plaza Vieja, her zaman askeri, dini veya idari bir alandan çok, bir yerleşim yeri olmuştur. Etrafı 20. yüzyılın başlarından kalma çok sayıdaki sanatsal binalarla birleştirilen zarif sömürge konutlarla çevrilidir. Geçen 150 yıl boyunca, Plaza Vieja bir açık hava gıda pazarına, bir parka, 1952 yılında Batista tarafından inşa edilen çirkin bir yanlış otoparka (devrimden sonra yıkıldı) ve bir amfi tiyatroya ev sahipliği yaptı. Başlatılan restorasyonla ,aşamalı olarak Plaza Vieja’nın orijinal atmosferini yeniden kuruluyor; Meydanın ortasındaki Carrara show piece çeşmesi, 18. yüzyıla ait orijinal bir parkurun imhasıyla yıkılan İtalyan heykeltıraş Giorgio Massari’nin bir kopyasıdır; ve meydan çevresinde bulunan 18. yüzyıldan kalma konutların birçoğu, zemin kattaki birkaç küçük müze ve sanat / fotoğraf galerisi de dahil olmak üzere üst katlarda ki ve ticari kuruluşlar ve konutlar da restore edilmiştir.
Plaza de Armas
1520’lerden kalma Plaza de Armas yani ‘Silahlar Meydanı’ şehrin en eski meydanlarından birisi. Meydanda kolonyal dönemde İspanyol valileri ve yardımcılarının yaşadığı görkemli binalar var. Valinin binası şimdi kent müzesi. Rivayet o ki, valinin evinin önünde eskiden taş parke bir yol varmış, ancak vali, atlı arabaların tekerleklerinden çıkan tıkırtılardan ve nal seslerinden rahatsız olup, uyuyamadığı için, o yol tahta parkelerle döşenmiş. Bu parkta haftanın 6 günü sahaflar tezgah açıyor, eski kitap ve hatıra olabilecek şeyler satıyorlar.
Parque Simon Bolivar
Güney Amerika’da sömürgeciliğe karşı ilk savaşı başlatan El Libertador yani “özgürleştirici” diye anılan 19.yy da yaşamış Peru, Kolombiya,Venezuella ve Bolivya’nın devlet başkanlığını yapmış bir kahraman, Simon Bolivar. Jose Marti’nin ilham aldığı bir özgürlükçü. Parkın ortasında mermer bir kaidenin üzerinde Bronz heykeli var, parkın içerisinde ayrıca Venezuellali sanatçıların yaptığı bir de pano mevcut.
Primavera ( Sculpture of Havana)
Havana’nın Malecon’a çıkan Galiano Sokağı,Primavera (“Bahar”) kesişiminde heykeltıraş ve profesör Rafael San Juan tarafından yapılan bir eser. Sanatçı eserini tasarlarken “sert kenarlı, soğuk ve sert bir malzemeden yapılmış olmasına rağmen, çok duygusal ve aynı zamanda kişilik özellikleri baskın bir kadın heykeli olsun istedim.” diyor. Bu ifade ve duruşu sağlayabilmek için Küba ulusal balesinde araştırmalar yapıp, bir kaç balerinle çalışmış.
Heykelin malzemesi çelik ( geri dönüşümden sağlanmış.) Sanatçı malzemeyle ilgili de şöyle diyor; Bu atılan ölü çelik, sanata hayat vermek ve benim için bir meydan okumaydı ,, ayrıca doğaya sunmak istediğim bir hediyeydi.,” Heykel, 7 metre yüksekliğinde, çiçek taçları yaklaşık 8 metre, yaklaşık 2 ton ağırlığındadır.
Primavera
Okyanus, Havana’nın içerisine derin bir körfez yaparak giriyor. Bu körfezin bir yakasında San Salvador de la Punta kalesi, hemen karşısında ise Los Tres Reyes Del Morro kalesi yer alıyor. Bu kaleleri uzaktan seyrettik .. Daha önce bahsettiğim Malecon ise bu kalelerin karşısında yer alıyor.
Malecon 8 km uzunluğunda 4 mt yüksekliğinde dünyada ki sayılı bir gezinti kordonlarından biri. Bu kordonda günün her saati hayat var, balık tutanlar, gezinti yapanlar, okyanus kokusu almak isteyenler, aşıklar, turistler herkes burada. Hava kararmaya başlayınca daha da kalabalıklaşıyor. Bu sefer, müzisyenler, dans eden gençler ve turistlerle doluyor. Salsa,mambo, cha-cha yapanlar, içkisini içenler ve okyanusun dibinde olmaktan mutlu olanlarla dolup taşıyor. Fotoğraf çekmek isteyenler için gün batımı manzaraları çok güzel, çok renkli oluyor.
Malecon-1
Malecon-2
Malecon-3
Eski zamanlarda korsanlardan ve diğer düşman donanmalarından şehri korumak için körfezin girişine zincir gerelermiş, şimdi ise sadece bağlantı noktalarıyla ,bir de öyküsü kalmış geriye.
Bu çevrede iki önemli yapı daha var, bir tanesi polis merkezi, diğeri ise Havana’nın ilk üniversitesi. Sömürgecilik zamanlarında manastır olarak inşa edilmiş ve dini eğitim veren bu bina devrimden sonra restore edilmiş ve çağdaş eğitim veren bir üniversite haline dönüştürülmüş. Polis karakolunun 100 mt.ilerisinde kervansaray mimarisinde avlulu bir bina var. Kapıları, çerçeveleri ve panjurları mavi aşı boyalı, avlusunda ki büyük sütunların üzerine yükseltilmiş üç katlı bir bina. Restoranları müzik eşliğinde yemek sunana devletin işlettiği bir kompleks. İçerisinde Restoranların yanı sıra, hediyelik eşya satan dükkanları, puro satan büyük bir mağazası var. Müzik eşliğinde bir şeyler içip, soluklanabilecek bir yer olarak tavsiye edebilirim.
Buradan çıkıp, sağa döndüğünüzde renkli bir bina var. Balkonunda sürekli olarak renkli çamaşırlar asılı, alt katında ise yine hediyelik eşya satan küçük dükkanları olan , fotoğraf meraklılarının ilgi gösterdiği bir bina.
Havana da hediyelik eşya ve sanat ürünleri satan pek çok dükkan var. Ancak bunlar içerisinde her şeyi bir arada görüp, alabileceğiniz yer. Centro Cultural Antiguos Almacenes de Deposito San Jose Habana Vieja sınırında eski bir depodan dönüştürülmüş bir alış veriş yeri.
Havananın bir güze yanı da cafeleri, barları, müzik klüpleri ve müzikleri. Bunların içerisinde atmosferiyle, müziğiyle, gösterisiyle ve kalabalık, renkli kadrosuyla en etkileyicisi sanırım Tropicana Cabaret-Havana dır. Burada güzel bir gece geçirmek istiyorsanız, biletinizi erkenden almanız veya ayırtmanız uygun olacaktır.
Tropicana Cabaret Havana-1
Tropicana Cabaret Havana-2
Küba şehri bilgileri için tıklayınız.
Vinales Pinar Del Rio bölgesi bilgileri için tıklayınız.
Havana Şehri bilgileri için tıklayınız
Ernest M.Hemingway bilgileri için tıklayınız
Domuzlar Körfezi bilgileri için tıklayınız
Trinidad Şehri bilgileri için tıklayınız
Santa Clara Şehri bilgileri için tıklayınız
Cienfuegos Şehri için tıklayınız
Varedero Şehri için tıklayınız
3 Yorum